“Truth or dare you Shorty!”
“Stop calling me shorty! I am not
short. I am just eleven which means I will get taller. Bu arada niye
İngilizce konuşuyorsun benimle sen? Türkçe bildiğini biliyorum.
Marika'yla konuşurken duydum. Koskoca bir yalancısın sen. Artık
seninle oynamak istemiyorum.”
“Ben? Yalancı?”
“Kes şunu! Bundan daha iyi
konuşuyorsun.”
“Ben yalancı değilim İda!”
“Evet yalancısın. Türkçe
bilmediğini söyledin bana.”
“Hayır söylemedim çünkü sen
sormadın.”
“Arggghhh! Gıcıksın ! Evet sormadım
çünkü Avustralya'dan geliyorsun ve İngilizce konuşmaya
başlayınca ben de devam ettim.”
“Yani ben yalancı değilim.
Sormadığın için söylemediğim bir şey yüzünden bana yalancı
diyemezsin."
“Hayır diyebilirim. Hani hazine
vardı bodrumda? Sen gitmeden bulacaktık. İki gün var gitmene ve
hiç bir şey bulamadık.”
“Bak işte! Kendin söyledin daha iki
günüm var. Yani henüz bana yalancı diyemezsin!”
“Arrggghh! Senden nefret ediyorum
Eugene!”
“İşte asıl yalancı sensin. Benden
nefret etmiyorsun Shorty! Hatta büyüyünce beni seveceksin bile!”
“Saçma!” diye avazım çıktığı
kadar bağırmak istemiştim ama bağıramamıştım. Kıpkırmızıydım.
Yanaklarım kıpkırmızı olmuştu. Utançtan ölebilirdim.
Yakalanmış gibi hissediyordum. Bu çocuk aklımı okuyordu
resmen.Yerin dibine girmek istedim o an. Ama böyle bir şeyin mümkün
olamayacağını biliyoruz değil mi Adeliko? Kaçmak istedim ama onu
da yapamadım.“Eugene Türkçe biliyoooooooor!
“diye bağırdım onun yerine. Konuyu ona döndürmek daha mantıklı
gelmişti. Mahallenin bütün çocukları etrafımızdaydı şimdi.
İskender günlerdir sormak istediği bütün soruları peş peşe
sıralamaya başlamıştı bile. Herkes bir şey soruyordu hep bir
ağızdan. Sokaklarda koalalar var mıydı gerçekten,pat diye vahşi
hayata ait bir hayvan çıkabiliyor muydu öylece dedikleri gibi.
buraları sevmiş miydi falan filan. Fırsat bu fırsat, koşar adım
uzaklaşmalıyım diye düşündüm. Bodrumun merdivenlerden inmeye
başladım. Merdivenler bitmişti ki arkamdan bir ses;
“Sana bir soru sordum Shorty” dedi.
“Bana Shorty demeyi keser misin sen?
Ne sorduğunu hatırlamıyorum bile ayrıca! “
“Bence hatırlıyorsun ama korkak
olduğun için oynamıyorsun!”
“Korkak mı?Ben mi?”
“Evet! Sen! Hep gerçek diyorsun.
Cesur bir kız olsan cesaret dersin. Her gün oynuyoruz ama sen hiç
cesaret demedin”
“Çünkü asıl olan gerçektir çok
bilmiş Avustralyalı Uzun!”
“Cesur olmazsan gerçeği asla
bulamazsın Türkiyeli Kısa!”
“Eugeeeeneeeeeeeeeeeeee! I hate you!”
“Nope mate. You love me and you will
love me more! Trust me!”
“Noooooooo!”
“Tamam huysuzluğu bırak da son kez
oynayalım hadi. Cesaret mi gerçek mi?”
Bir şey planlıyordu kesinlikle .Öyle
emindim ki. Ama gerçek diyemezdim. Tabii ki de bir korkak değildim
ve bunu bu Avustralyalı Uzun da öğrenmeliydi artık.
“Cesaret! Dare! Anladın mı ? Dare!”
“ Wowww... Bugünü hiç
unutmayacağız Kısa ,biliyorsun değil mi?”
“Kitap gibi konuşmayı keser misin
sen önce bi'? Unutmayacağız denmez, öyle unutmıcaz der geçersin!
Unutmayacağız ne? Ayrıca ben zaten hiç bir şeyi unutmam. Beni
dinlemiyo musun sen? Anlattım o kadar sana ezik oyununu. Her neyse
cesaret diyorum! Ne istiyorsun?”
Hiç düşünmeden “Elindekini!”
dedi.Sözü havada bıçak olup kalbimi
delmişti resmen.
“Ne!?!?!?!? Çıldırdın mı sen? Fazla ileri gidiyorsun! Bu kadarı fazla!Elimdeki olmaz!”
Deliye dönmüştüm. Bütün planı bu
muydu yani?
“Hayır!Olmaz! Başka bir şey söyle!”
“Kuralları değiştiremezsin.
Ada'yla kuralları değiştiriyor muydunuz?”
“ Hayır
Eugene! Olmaz! Elimdeki olmaz! Cesaretimi Ada'yla sınayamaya kalkma!”
“Biliyordum!” deyip o muhteşem
dudaklarını yaya yaya güldü alaycı alaycı.
“Biliyordum ne demek? Ne demek
istiyosun sen?”
“Korkak olduğunu biliyordum.
Söylemiştim sana!”
“Korkak değilim ben! Ama bu olmaz!
Bu hiç adil değil!”
“Hayat adil mi sanıyorsun sen İda?
Daha dün sen anlatmıyor muydun Ada'dan bahsederken...Hayat hiç
adil değil demiyor muydun? Hayat adil değil ve bir korkak için
asla adil olmaz. Cesur olursan belki. Ama anlaşılan olamıyorsun!”
Donup kalmıştım. Nasıl köşeye
sıkıştırmıştı beni. Boğazım yırtılana dek çığlık atmak
istiyordum ama bodrumun inşaatında olduğumuz anlaşılırsa bütün
çabamız boşa gider, annem beni parçalar ve Marika dahi beni
kurtaramazdı bu defa. Onun yerine elimi sıkabildiğim kadar çok
sıktım ve “O zaman son kez ben de sorucam sana!”dedim.
“Deal!Anlaştık!”dedi.
“Cesaret mi gerçek mi?”
Kocaman bir kahkaha attı ve “İda ?
Ne zaman gerçek dedim ben? Cesaret!”dedi gürültülü bir kahkahayla. .Ben de içimden gülüyordum çünkü
şimdi söyleyeceğimi duyunca benden o deniz kabuğunu istemekten
vazgeçecekti ve bu defa ben yerlere yata yata gülecektim.
“Sana bu deniz kabuğunu veririm. Al
işte veriyorum!”deyip uzattım. Elimi öyle çok sıkmıştım ki
kan içindeydi.Deniz kabuğunu aldı,baktı ve üzerindeki kanı
temizledi. Bir eliyle deniz kabuğunu diğer eliyle eline bulaşmış
kanımı göstererek “Aferin Kısa! İşte bu hem gerçek hem de
cesaret. Doğruyu söylemem gerekirse bu kadarını beklemiyordum.
Özür dilerim!”
“Sorun değil Uzun! Şimdi sıra bende!”
“Tamam! Bekliyorum!”
“Onu bana geri getir!”
“Tamam!”
“Ne?”
“Tamam!”
“Tamam ne Eugene? Ne zaman
getireceksin? Bu mümkün değil! İki gün sonra gidiyorsun! Arggghhhh
çıldırıcam! Ne zaman getireceksin? Benimle oynayıp durma.Artık
eğlenceli olmaktan çıktı bu!”
“O zaman zamanını da söyleseydin
İda!”
“Tamam söylüyorum. Yarın getir!
Evet!Yarın getir!”
“Artık çok geç İda! Bir şansın
vardı ama sen zamanını söylemedin. Kuralları biliyorsun!”
“Kurallardan nefret ediyorum!”
“Ben de karnabahardan ama var !”
“Komik değildi!”
“Kabul et!Komikti”
“Eugene yalvarırım geri ver onu
bana! Lütfen! Benim için ne demek olduğunu biliyorsun. Bu
gerçekten haksızlık!”
Bir adımda burnumun dibine kadar
girdi , gözümün içine baktı. Bir saniye falan sürmüştür ama
ben babam gönül işlerinden ne kastediyordu ve Ada İskender
ayağına taş düşürünce niye o kadar yaygara kopardı o an
anladım. Gözlerini gözümden ayırmadan omuzlarımı tutup beni
etrafımda döndürdü “Yere bak İda!”dedi. Yere
baktığımda hayatımda gördüğüm en büyük resmin üzerinde
duruyordum. Koskoca bir minyatür vardı yerde. Elinde asasıyla bir
kraliçe minyatürü. Bütün yaz aradığımız hazinenin
üzerindeydik. Kulağıma eğildi.
“İda, ben yalancı değilim. Sana
bunu geri getireceğim. İnan bana!” dedi.V
Adel Burada Yaşamıyor
ya da Tam Annemin Hayalindeki Kızım,
meybaz, 2015
Aynen devam. Ben bahsettigin projeyi 4 gozle bekliyorum :) x
YanıtlaSil♡♡♡
Sil