“Göğe bakma” evi
Turgut
Uyar
“E burası bomboş?”
“E
tabii boş Adel. Biz ev yapıcaz ya.”
“Anneannemle
dedem de bizimle olacak di mi?”
“Adel
uyanamadın mı sen hala? Boş boş sorular sorma...Tabii ki de
bizimleler . Boşuna almadık iki konteynır.”
“Saat
sabahın yedisi olduğundan olabilir mi anne?”
“Piknik
sepetini almayı unutma.”
Canının
ıstemediği soruları böyle geçiştirir annem .
“Havuz
yapacak mıyız?”
“Deniz
varken havuz ne Adel?Denize ayıp olmaz mı sence biraz?”
“Haklısın!
Off nerde kaldılar?”
“Sabırsızlanma!
Bir ev yapmak sabır ister. Acelemiz yok hem. Üç ay var önümüzde.”
Tam
gözlerini kapamış evi anlatmaya başlayacaktı ki;
“İdaaa
!Adeeel!!”
“Bak
işte Cemil amcan geldi. İyi de tek başına? ”
“Günaydın. İda kızım dün gece geç oldu diye aramadım. Zor diyo
Mavi. Yapılsa da sonra sorun çıkarır falan diyor. Cam çatıyı temizlemesi zor diyo. Hele hele yan
taraflara da tek taraflı camdan yapmak istiyo deyince, aklını
kaçırmış, kaça patlar haberi var mı dedi.”
Cemil
Amca zor diyo dedikten sonra annem dönüverdi sırtını
şımarık çocuklar gibi. İstediği cevap değil ya, duymuyorum
demek istiyor yani. Başladı boş arazide yürümeye. Cemil Amca da
peşinden. Annem onu duysun diye arkasından yaklaşıp ensesinden
doğru kulağına kulağına konuşuyordu. Oturduğum yerden onları
izlemek çok eğlenceliydi çünkü komiktiler. Annem koskoca adama
şımarıklık yapıyordu, ama baba yarısıydı Cemil Amca annemin.
Dedem neyse Cemil Amca da o desem yeri. Gülmemek için zor
duruyordum. Şaşırıyordum da bu duruma bir yandan. Yani annemi
çocukluğundan beri tanıyan Cemil Amca, onun bir şeyi aklına
koyduğunda hayırı, olmazı kabul etmediğini biliyor olmalıydı.
Ben 16 yılda öğrenmiştim mesela. Annem birden durup, dönüverince
burun buruna geldiler . İşte o zaman tutamadım kendimi, bastım
kahkahayı ve annemden cevabımı anında aldım.
“Adelıkoooo!!!”
gözlerini koca koca açarak hem de.
Sonra
biraz önce kocaman açtığı gözlerini kısıp, kollarını
göğsünde birleştirip, Cemil Amca'ya;
“Kiminle
konuşuyorum şu an Cemil Abi?” dedi.
“Aşk
olsun İda! Vallahi annenin tarafında değilim. Aşk olsun! Mavi
dedi bunları. Gerçekten. Adamın işi bu. Yoksa ben istemez miyim
bu evi yapmanı ? Ben çizmedim mi sen anlattıkça bu evi sana
çocukken? Bu işte seninleyim ben.” dedi Cemil Amca. Çok içtendi
bunları söylerken.
“O
zaman söyle o Mavi'ye onunla çalışmıcaz. Ne Mavi'ymiş arkadaş!
Sanırsın on saray yaptı. Yaptı mı ? Ne yani? Çalışmıyoruz
onunla o kadar! “
“Çıktı,
gelıyo adam kızım. Sadece dedi ki...”
“Gelmesin!
Başkasını bulalım.”
“Sana
anlatacakmış.”
“Neyi?”
“Ben
de sordum neyi anlatacaksın diye. Ben derim söylediklerini, sonra
ararız biz seni ona göre dedim. Benim anlatacaklarım var dedi
başka bir şey demedi.”
“E
gelsin bakalım. Adel, çayları koysana." diye seslendi annem.
Piknik
sepetiyle gelmiştik. Çayımız ve pişilerimizle. “Önce o
toprağın üzerinde çay içicez, sonra ev yapıcaz Adel .”
demişti annem . Toprağı kutsamak gibi bir şeymiş, çay
önemliymiş . Annem işte. Böyle dediğimi duysa var ya. Her
neyse.Sepetten termosla bardakları çıkardım. Bana doğru
yürürlerken, annem Cemil Amca'nın koluna girmiş, başını omzuna
koymuş “Yapıcaz Cemil Abi. Bu evi buraya yapıcaz. Söz verdin.
Unutma. Sonrası keyif.” diyordu.
“Yapıcaz
İda kızım. Söz verdim sana. Tabii yapıcaz. Şimdi çayımızı
içelim, sonrası gelir.”
Oturmuş
çayımızı yudumlayıp bir yandan da çıplak ayaklarımızla
toprakla oynarken araba sesi duyduk.
“Mavi
geldi. Maviiii! Maviii!!! Burdayız!” diye bağırdı Cemil Abi.
Sanki bomboş arazide bizi göremeyecekmiş gibi.
“Ben
alıp geleyim adamı İda.”
“Böyle
ev olmaz diyen adamın boş arazide yürüyememesi olası tabi. Al
sen onu Cemil Abi.” deyip gözlerini devirdi annem.
“Anne!”
“Ne
annesi ? Ne annesi? Ne olmazmış ? Millet yapıp bir de tekerlek
takıp dünyayı geziyo. Olmazmış!” Özellikle olmazmış
derken gözlerini devirdi yine. Bastık kahkahayı tabii.
“Gel
Mavi oğlum,gel. Çay içiyoduk. Bir bardak da sen iç. İda , bu
Mavi. Mavi ....”
“Mavi
mi?” Annem Mavi’yle tanışmak için döndüğünde kahkahası
asılı kaldı yüzünde . “Mavi mi?” dedi sonra yine.
Mavi
elini uzatmıştı, ama annem öylece dikmiş gözlerini adama,
cevap bekliyordu. Adamın eli havada kalınca uzandım hemen.
“Merhaba,
Adel ben.”
“Biliyorum.
Biliyorum Adeliko.” dedi Mavi.
“Mavi
Bey her şeyi bildiği gibi, bunu da biliyordur Adeliko.” dedi
annem hışımla doğrulurken.
“Nesi
olmazmış Mavi? Cemil Abi’ye bir sürü şey zırvalamışsın.
Nesi olmazmış?”
“Olmaz
demedim.” derken Mavi Cemil Amca’ya sorar bir bakış attı.
Yazık Cemil Amca tam cevap verecekken, annem yine;
“Nesi
olmazmış?”
“Olmaz
demedim İda. Olmaz değil ama zor şeyler istediklerin.”
“A
anladım. Kolay sevdiğini unutmuşum” dedi annem bıçak gibi. Bir
an asılı kaldı sanki o cümle havada. Muhtemelen söylememiş
olmayı isterdi o da ama ağzımızdan çıkan sözleri geri
yutabileceğimiz bir evrende yaşamıyoruz maalesef. Bin yıl sonra
da olsa yerlerini buluyor o meretler. Annem Maviden çekindiği için
değil,söylememiş olmayı istemesi sadece artık kesin ve net Cemil
Amca da ben de önceden birbirlerini tanıdıklarını anlamıştık.
Bunu istemezdi bence.
“Sen
tanıyor musun Mavi'yi İda kızım?” diye sordu Cemil Amca. Ben
yine susmam gerektiğini bildiğimden ağzımı açmadım tabii.
Aslında Cemil Abi de sordu demeyelim de sormaya çalıştı zira
annem tanıyor kelimesini duyar duymaz;
“Hayır!Tanımıyorum!”
diye ikinci bıçağı çekti.
Sonra
hızlı hızlı konuşmaya başladı. Bir an önce bu anın içinden
çıkmak ister gibi.
“Neyse.
Olmaz diyosunuz.” Siz? Size dönmek ne şimdi? Ah anne!
“Olur
da zor olur diyorsunuz ya da her neyse. Pahalıymış da, zormuş da.
Neyse ne! Sonuç olarak sizinle çalışmıcam. Buraya kadar boş
yere yoruldunuz Mavi Bey. İyi günler size. Hadi Adel pikniği topla
da şehre inelim. Yapacak çok işimiz var. Bir adam yok ya koca
şehirde. Yani lafın gelişi koca değil de şehir . Neyse ne! Aaay!
Cemil Abi sen arabaya geç. Toplanıp geliyoruz biz de.”
Nefes
almadan konuşuyor, bir yandan da termosu sepete bir koyuyor, sonra
çıkarıp sonra tekrar koyuyordu.
“Adel
toplar mısın sepeti lütfen? “dedi çoraplarını giymeye
başlamıştı bir yandan da . “Çoraplarını da giy.
Ayakkabılarını da. Bağcıklarını bağla.”
Ben
her dediğine “Tamam anne.” deyip komutlarını takip ediyordum.
Mavi de “İda.” diyebiliyordu sadece. Söylememe gerek yok
herhalde ama annem ikimizi de duymuyordu.
“İda
yapmam demiyorum. Hatta çok isterim yapmayı. İşçiler de gelecek
birazdan. Cemil Bey planları da verdi dün. İnceledim. Benim de
bir iki tavsiyem olacak sana.” diyebildi Mavi sonra bir boşluk
yakalayıp.
“O
planlarda hiç bir şey değişmeyecek. Anladın mı beni? Benim evim
burası. Adel'in evi. Biz böyle istiyoruz. Zamanında ...” dedi
ve bu defa susturabildi kendini annem.
“Tamam.
Çay içeriz o zaman.”
“Çayımızı
içtik biz. Hadi Adel! İyi günler size!” deyip beni kolumdan
çekiştire çekiştire arabaya doğru yürümeye başladı.
“Hayır
ben yapıcam bu evi!” diye bağırdı arkamızdan Mavi.
“Sen
öyle san!” aynı tonda karşılığını aldı annemden.
“Cemil
abi ? Hadi!”
“İda
kızım, bir dursan. Bak adam yapıcam diyo. Ben yanlış anlamışım
demek ki.”
“Hayır,
yapmayacak! Elini bile sürmeyecek . O planları da alıyosun hemen
ondan.” diye diye arabaya bindi “Zamanında seçimini doğru
yapsaymış.” diye söylendi kendi kendine. “ O yapacakmış!
Oldu paşam! Yok öyle yağma. O yapmayacak! Anladın mı Cemil Abi
? Bin arabaya lütfen.” Cemil Amca'nın arabaya binip kapsını
kapamasıyla Mavinin kapıyı açması bir oldu.
“İda
ofise gidiyoruz. Bu evi ben yapıcam! Ayrıca küçük yerler
buralar. Bu iş bende. Biliyor herkes. Başkası yapmaz. İnan bana!”
“Sen
önce kendine inan!” deyip arabayı çalıştırdı annem.
Pansiyona geldiğimizde akşam olmuştu. Günün geri kalanını
arabayla gezerek geçirmiştik. Pansiyonun önünde “Hadi inin
siz. Ben biraz dahA dolaşıcam.” dedi annem.
“Sabah
olsun bi İda. İşinde iyi diyolar. Yaparım diyo adam hem.”
“Ona
mı güvenicez allah aşkına Cemil Abi? Yaparım diyomuş! Ama ne!”
deyip gaza bastı. Biz de geceyi pansiyonun bahçesinde geçirdik.
Cemil Amca annemin bu evi ne kadar uzun zamandır istediğini, ona
anlatıp anlatıp nasıl çizdirttiğini, yattığım yerde
gökyüzünü, yana dönünce de denizi görebileceğim bir ev
istiyorum Cemil Abi deyip durduğunu çocukluğundan beri bininci
kez anlattı Cemil Amca, ben de bininci kez daha yeni duyuyormuşum
gibi heyecanlı heyecanlı dinledim.
“Adeliko
kahvaltı hazır. Hadi kalk çıkıyoruz. Cemil Amcan da yeni birini
bulup gelecek.”
“Anne
bir duş alsaydım.”
“Yüzeriz.”
“İkisi
aynı şey değil.”
“Evet
yüzmek daha güzel. Hadiiii!”
Vardığımızda
arsada iş makineleri başlarında da Mavi. Tamam dedim şimdi
kızılca kıyamet kopacak. Ağzımı açmayacaktım, ne derse harfi
harfine yapacaktım. İyi bir kız evladı olarak görevim bugün de
buydu anlaşılan. Ama annem ilginç bir şekilde çok sakin
görünüyordu ki bu daha kötüydü aslında.
“Ah
bal kaymak alacaktım. Unuttum bak görüyo musun Adeliko?” Bal
kaymak mı? Bu manzaranın karşısında annemin aklında ki şey bal
kaymak mıydı yani? Bu gün hem eğlenceli hem de çok ilginç
olacaktı .Kesin!
“Şu
ileriye açalım masayı Adel’cim .” deyip iş makinelerinin tam
karşı köşesini eliyle gösterdi. Arabayı park edip masamızı
kurduk. “Stevyalımıymıs bu?” Kendi yaptığı çayın neli
olduğunu bilmez mi insan? Konuşmak olsun işte. Kafasındaki
konuşmaları durduruyordu belki de annem. Dünden eser yoktu
annemde. Maviyi bize doğru gelirken görünce bir bardak daha
çıkarmak için sepete uzanmıştım ki;
“İşçilere
yetmez Adel’cim. “ dedi annem.
“Anne?
Saçmalama. Yeterince çayımız var.”
“İşçilere
kalmaz Adel.” diye yineledi gözlerini koca koca açarak.
“Günaydın.”
“Günaydın
Mavi! Nasıl gidiyor?” diyebildim.
“İyi.”diyebildi
adamcağız gözleri annemde.
“Adel'cim
ben şehre inip geliyorum.” dediğinde annem o günün çok
eğlenceli olacağından daha da emindim artık.
Mavi,
“Günaydın İda.” dediğinde annem çoktan arkasını dönmüş
arabaya yürüyordu.
“Mavi
ne ilginç bir isim.”
“Gerçek
adım değil tabii.
“Gerçek
adınız ne peki?”
“Hatırlamıyorum.”
“O
zaman Mavi gerçek adınız.”
“Galiba.”
Sonra
uzun, ağır, vıcık vıcık bir sessizlik . Ah anne beni orada
öylece bırakıp gitmek ne peki?
“Annem
çok eğlencelidir aslında ama bu ev meselesinde çok heyecanlı ve
biraz da tez canlıdır kendisi o yüzden olmaz,zor gibi şeyler
duyunca ...” diye bir şeyler saçmalamaya başladım niyeyse.
Annem bu dediklerimi duysa çok kızardı. Sanki onun bu yaptığına
özür bulmaya çalışır gibi olmuştu. Aslında annemden
alamadığım ve alamayacağım cevapları Mavi'den alabilirim diye
düşünmüştüm. Ne bilim evet öyledir falan dese oradan
doğru laf alabilirim belki diye ağzından ama Mavi benden akıllı
çıktı ve “Öyle mi ?” dedi.
Öğleyi
biraz geçmişti annem eli kolu dolu geri döndüğünde;
“Adel'cim
işçilere çay ikram ettin mi?”
“Sordum.
Birazdan, dediler.”
“Tamam,
iyi olmuş. Yiyecek bir şeyler getirdim. Yemek yesinler ,sonra da
çay ikram edelim.”
“Söyleyeyim
de Mavi'ye işçileri...” dememe kalmadan cevabım gecikmedi.
“Evet,
işçi abilerine söyle de yemeğe buyursunlar Adel!”
“Anne!?”
“Adeliko
dediğimi yapacak mısın?” Sanki başka bir seçeneğim varmış
gibi sormalar bir de bak sen bak, Ah anne!
“Böyle
mı olacak anne?”
“Ne
böyle mi olacak Adeliko?”
“Tamam
anne ! Tamam!”
İşçiler
sofraya oturmuş yemeklerini yerken, Mavi biraz ileride sigara içiyor
bir yandan da elindeki planlara bakıyordu. Annem ise çok
anlarmış gibi temel inşaatının etrafında geziniyordu.
“Değişik
bir ev olacak bu hanım kızım.” dedi işçilerden biri. Sonradan
adının Hüseyin olduğunu öğrenecektim ve kızı da üniversitede
önce yurt, sonra ev arkadaşım ve nihayet en yakın arkadaşım
olacaktı. “Benim de köyde ufak bi yerim var. Kızım okuyacam
baba diyo, o yuzden kıpırdamıyorum hiç. Hele o bi okusun,
ondan sonra yapıp böyle bir şey dinlenicem artık. Sakın yanlış
anlama kızım yakınmıyorum. Babayım ben. Çalışıcam tabii.
hele de kızım okucam demiş. Nasıl çalışmam? Seninle yaşıt o
da. Yarın geleceksen getireyim onu da sana yarenlik etsin.”
“A
ne güzel olur Hüseyin Abi. Getirir misin gerçekten?”
“Getiririm
tabii. Yatılı okulda okuyo o. E yaz gelince arkadaşları gidiyo.
Öyle dışarıdan da çok arkadaşı yok. Zaten olsun diye de derdi
yok.” derken çantamın açık ağzından görünen kitaplara
dergilere kaydı gözü. “Onun da zoru derdi kitap okusun. Bi de
atmaz hiç. Kütüphane yapacakmış kendine.”
“Adi
ne ?”
“Naz.”
“Ne
güzel isim.”
“Erken
doğdu. Hazırlıklı olun dediler. Hanım çok korktu bi şey olacak
diye ama ben ilk baktığımda biliyodum bi şey olmayacağını ona.
Öyle bakıyodu çünkü. Daha durucam ben der gibi. Bi yere gitmem
der gibi. Sonra başlıyodu mızmızlanmaya. Hanım sana bunun
nazı derdi. Biz de Naz dedik sonra ona. Ama güçlüdür
sağlamdır kızım.”
“Yarın
Naz da gelsin Hüseyin Abi.”
“Tamam
kızım.”
Konuşmaya
dalıp annemle Mavi'yi unutmuştum. Şöyle bir etrafa bakındım.
Annemle Mavi yan yanaydı.Ne yapıp edip konuştuklarını duymam
lazımdı.
“Hüseyin
Abi, çay var. Lütfen çay da alın.” deyip termosla çay
bardaklarını gösterdim. Sonra sinsi sinsi, geniş bir daire
çizerek kepçenin arkasına saklanıp konuştuklarını dinlemeye
başladım .Biliyorum çok ayıp ama annem bana başka bir yol
bırakmamıştı. Annemin sırtı bana dönük, Mavi'nin de gözleri
annemde olduğundan beni fark etmeleri mümkün değildi. Belli ki
hiç konuşmamışlardı daha. Bir şey kaçırmamıştım yani.
Sessizliği ilk annem bozdu.
“Ne
sandın? Söylesene ne sandın?
Mavi sadece duruyordu.Öylece durmuş anneme bakıyordu.
"Seni olduğun değilde olabileceğin adam için seçen
birinin hep yanında kalacağını mı? Kolay olanı seçince her şey
yolunda gidecek mi sandın? Olduğunu anca olabileceğinin hatırına
seçenin hep duracağını falan mı? Ne sandın? Bütün bi hayatını
birine yetmeye çalışarak geçirmeyi seçerken ne sandın? Bi
insan önce olduğu kişi olarak kabul edilmeden sevilebilir mi
sandın? Sahiplenilince seviliyo mu oluyo insan? Nesin sen masa mı?
Birine seni seçsin diye dil döktükten sonra seni seçtiğinde
gerçekten seçtiğinin sen olduğunu mu sandın? Ne sandın söylesene? “
Mavi hala duruyordu öylece.Annem derin bi nefes aldı,Mavi'ye döndü ve bence asıl merak ettiğini sordu bu kez;
“Değdi
mi?”
“İda.”
“İda
demeyi kes. Cevap ver! Değdi mi?”
“Cevabı
biliyorsun İda .Duymuşsun olanları.”
“Olanlar
beni ilgilendirmiyor. Adını bile değiştirmene neden olacak şeyler
olması benim değil senin sorunun. Ben sadece bunun cevabını
istiyorum. Değdi mi? ”
“Değmedi
İda. Değmedi! ”
“Şimdi
topla her şeyi, herkesi git burdan.
“İda!”
“Git
buradan Mavi. Bir şansın vardı bütün bunlara ortak olmaya ama
sen seçmedin. Şimdi burada olmaya hakkın yok. Bir saat içinde
ayrılın buradan. Bir daha da karşıma çıkma.”
Kepçenin
arkasında öylece kalakalmıştım. Nasıl yani? Mavi bir daha
gelmeyecek miydi? Ev ne olacak peki? Naz? Hüseyin Abi? Ah anne ah.
Sonra
Cemil Amca'nın sesini duydum kepçenin diğer yanından;
“Adel
bi çay içelim kızım sonrası gelir.”
Adel Burada Yaşamıyor ya da Tam Annemin Hayalindeki Kızım,
2015