7 Ocak 2016 Perşembe


“Göğe bakma” evi

Durma göğe bakalım.
Turgut Uyar


“E burası bomboş?”
“E tabii boş Adel. Biz ev yapıcaz ya.”
“Anneannemle dedem de bizimle olacak di mi?”
“Adel uyanamadın mı sen hala? Boş boş sorular sorma...Tabii ki de bizimleler . Boşuna almadık iki konteynır.”
“Saat sabahın yedisi olduğundan olabilir mi anne?”
“Piknik sepetini almayı unutma.”
Canının ıstemediği soruları böyle geçiştirir annem .
“Havuz yapacak mıyız?”
“Deniz varken havuz ne Adel?Denize ayıp olmaz mı sence biraz?”
“Haklısın! Off nerde kaldılar?”
“Sabırsızlanma! Bir ev yapmak sabır ister. Acelemiz yok hem. Üç ay var önümüzde.”
Tam gözlerini kapamış evi anlatmaya başlayacaktı ki;
“İdaaa !Adeeel!!”
“Bak işte Cemil amcan geldi. İyi de tek başına? ”
“Günaydın. İda kızım dün gece geç oldu diye aramadım. Zor diyo Mavi. Yapılsa da sonra sorun çıkarır falan diyor. Cam çatıyı temizlemesi zor diyo.  Hele hele yan taraflara da tek taraflı camdan yapmak istiyo deyince, aklını kaçırmış, kaça patlar haberi var mı dedi.”
Cemil Amca zor diyo dedikten sonra annem dönüverdi sırtını şımarık çocuklar gibi. İstediği cevap değil ya, duymuyorum demek istiyor yani. Başladı boş arazide yürümeye. Cemil Amca da peşinden. Annem onu duysun diye arkasından yaklaşıp ensesinden doğru kulağına kulağına konuşuyordu. Oturduğum yerden onları izlemek çok eğlenceliydi çünkü komiktiler. Annem koskoca adama şımarıklık yapıyordu, ama baba yarısıydı Cemil Amca annemin. Dedem neyse Cemil Amca da o desem yeri. Gülmemek için zor duruyordum. Şaşırıyordum da bu duruma bir yandan. Yani annemi çocukluğundan beri tanıyan Cemil Amca, onun bir şeyi aklına koyduğunda hayırı, olmazı kabul etmediğini biliyor olmalıydı. Ben 16 yılda öğrenmiştim mesela. Annem birden durup, dönüverince burun buruna geldiler . İşte o zaman tutamadım kendimi, bastım kahkahayı ve annemden cevabımı anında aldım.
“Adelıkoooo!!!” gözlerini koca koca açarak hem de.
Sonra biraz önce kocaman açtığı gözlerini kısıp, kollarını göğsünde birleştirip, Cemil Amca'ya;
“Kiminle konuşuyorum şu an Cemil Abi?” dedi.
“Aşk olsun İda! Vallahi annenin tarafında değilim. Aşk olsun! Mavi dedi bunları. Gerçekten. Adamın işi bu. Yoksa ben istemez miyim bu evi yapmanı ? Ben çizmedim mi sen anlattıkça bu evi sana çocukken? Bu işte seninleyim ben.” dedi Cemil Amca. Çok içtendi bunları söylerken.
“O zaman söyle o Mavi'ye onunla çalışmıcaz. Ne Mavi'ymiş arkadaş! Sanırsın on saray yaptı. Yaptı mı ? Ne yani? Çalışmıyoruz onunla o kadar! “
“Çıktı, gelıyo adam kızım. Sadece dedi ki...”
“Gelmesin! Başkasını bulalım.”
“Sana anlatacakmış.”
“Neyi?”
“Ben de sordum neyi anlatacaksın diye. Ben derim söylediklerini, sonra ararız biz seni ona göre dedim. Benim anlatacaklarım var dedi başka bir şey demedi.”
“E gelsin bakalım. Adel, çayları koysana." diye seslendi annem.
Piknik sepetiyle gelmiştik. Çayımız ve pişilerimizle. “Önce o toprağın üzerinde çay içicez, sonra ev yapıcaz Adel .” demişti annem . Toprağı kutsamak gibi bir şeymiş, çay önemliymiş . Annem işte. Böyle dediğimi duysa var ya. Her neyse.Sepetten termosla bardakları çıkardım. Bana doğru yürürlerken, annem Cemil Amca'nın koluna girmiş, başını omzuna koymuş “Yapıcaz Cemil Abi. Bu evi buraya yapıcaz. Söz verdin. Unutma. Sonrası keyif.” diyordu.
“Yapıcaz İda kızım. Söz verdim sana. Tabii yapıcaz. Şimdi çayımızı içelim, sonrası gelir.”
Oturmuş çayımızı yudumlayıp bir yandan da çıplak ayaklarımızla toprakla oynarken araba sesi duyduk.
“Mavi geldi. Maviiii! Maviii!!! Burdayız!” diye bağırdı Cemil Abi. Sanki bomboş arazide bizi göremeyecekmiş gibi.
“Ben alıp geleyim adamı İda.”
“Böyle ev olmaz diyen adamın boş arazide yürüyememesi olası tabi. Al sen onu Cemil Abi.” deyip gözlerini devirdi annem.
“Anne!”
“Ne annesi ? Ne annesi? Ne olmazmış ? Millet yapıp bir de tekerlek takıp dünyayı geziyo. Olmazmış!” Özellikle olmazmış derken gözlerini devirdi yine. Bastık kahkahayı tabii.
“Gel Mavi oğlum,gel. Çay içiyoduk. Bir bardak da sen iç. İda , bu Mavi. Mavi ....”
“Mavi mi?” Annem Mavi’yle tanışmak için döndüğünde kahkahası asılı kaldı yüzünde . “Mavi mi?” dedi sonra yine.
Mavi elini uzatmıştı, ama annem öylece dikmiş gözlerini adama, cevap bekliyordu. Adamın eli havada kalınca uzandım hemen.
“Merhaba, Adel ben.”
“Biliyorum. Biliyorum Adeliko.” dedi Mavi.
“Mavi Bey her şeyi bildiği gibi, bunu da biliyordur Adeliko.” dedi annem hışımla doğrulurken.
“Nesi olmazmış Mavi? Cemil Abi’ye bir sürü şey zırvalamışsın. Nesi olmazmış?”
“Olmaz demedim.” derken Mavi Cemil Amca’ya sorar bir bakış attı. Yazık Cemil Amca tam cevap verecekken, annem yine;
“Nesi olmazmış?”
“Olmaz demedim İda. Olmaz değil ama zor şeyler istediklerin.”
“A anladım. Kolay sevdiğini unutmuşum” dedi annem bıçak gibi. Bir an asılı kaldı sanki o cümle havada. Muhtemelen söylememiş olmayı isterdi o da ama ağzımızdan çıkan sözleri geri yutabileceğimiz bir evrende yaşamıyoruz maalesef. Bin yıl sonra da olsa yerlerini buluyor o meretler. Annem Maviden çekindiği için değil,söylememiş olmayı istemesi sadece artık kesin ve net Cemil Amca da ben de önceden birbirlerini tanıdıklarını anlamıştık. Bunu istemezdi bence.
“Sen tanıyor musun Mavi'yi İda kızım?” diye sordu Cemil Amca. Ben yine susmam gerektiğini bildiğimden ağzımı açmadım tabii. Aslında Cemil Abi de sordu demeyelim de sormaya çalıştı zira annem tanıyor kelimesini duyar duymaz;
“Hayır!Tanımıyorum!” diye ikinci bıçağı çekti.
Sonra hızlı hızlı konuşmaya başladı. Bir an önce bu anın içinden çıkmak ister gibi.
“Neyse. Olmaz diyosunuz.” Siz? Size dönmek ne şimdi? Ah anne!
“Olur da zor olur diyorsunuz ya da her neyse. Pahalıymış da, zormuş da. Neyse ne! Sonuç olarak sizinle çalışmıcam. Buraya kadar boş yere yoruldunuz Mavi Bey. İyi günler size. Hadi Adel pikniği topla da şehre inelim. Yapacak çok işimiz var. Bir adam yok ya koca şehirde. Yani lafın gelişi koca değil de şehir . Neyse ne! Aaay! Cemil Abi sen arabaya geç. Toplanıp geliyoruz biz de.”
Nefes almadan konuşuyor, bir yandan da termosu sepete bir koyuyor, sonra çıkarıp sonra tekrar koyuyordu.
“Adel toplar mısın sepeti lütfen? “dedi çoraplarını giymeye başlamıştı bir yandan da . “Çoraplarını da giy. Ayakkabılarını da. Bağcıklarını bağla.”
Ben her dediğine “Tamam anne.” deyip komutlarını takip ediyordum. Mavi de “İda.” diyebiliyordu sadece. Söylememe gerek yok herhalde ama annem ikimizi de duymuyordu.
“İda yapmam demiyorum. Hatta çok isterim yapmayı. İşçiler de gelecek birazdan. Cemil Bey planları da verdi dün. İnceledim. Benim de bir iki tavsiyem olacak sana.” diyebildi Mavi sonra bir boşluk yakalayıp.
“O planlarda hiç bir şey değişmeyecek. Anladın mı beni? Benim evim burası. Adel'in evi. Biz böyle istiyoruz. Zamanında ...” dedi ve bu defa susturabildi kendini annem.
“Tamam. Çay içeriz o zaman.”
“Çayımızı içtik biz. Hadi Adel! İyi günler size!” deyip beni kolumdan çekiştire çekiştire arabaya doğru yürümeye başladı.

“Hayır ben yapıcam bu evi!” diye bağırdı arkamızdan Mavi.
“Sen öyle san!” aynı tonda karşılığını aldı annemden.
“Cemil abi ? Hadi!”
“İda kızım, bir dursan. Bak adam yapıcam diyo. Ben yanlış anlamışım demek ki.”
“Hayır, yapmayacak! Elini bile sürmeyecek . O planları da alıyosun hemen ondan.” diye diye arabaya bindi “Zamanında seçimini doğru yapsaymış.” diye söylendi kendi kendine. “ O yapacakmış! Oldu paşam! Yok öyle yağma. O yapmayacak! Anladın mı Cemil Abi ? Bin arabaya lütfen.” Cemil Amca'nın arabaya binip kapsını kapamasıyla Mavinin kapıyı açması bir oldu.
“İda ofise gidiyoruz. Bu evi ben yapıcam! Ayrıca küçük yerler buralar. Bu iş bende. Biliyor herkes. Başkası yapmaz. İnan bana!”
“Sen önce kendine inan!” deyip arabayı çalıştırdı annem. Pansiyona geldiğimizde akşam olmuştu. Günün geri kalanını arabayla gezerek geçirmiştik. Pansiyonun önünde “Hadi inin siz. Ben biraz dahA dolaşıcam.” dedi annem.
“Sabah olsun bi İda. İşinde iyi diyolar. Yaparım diyo adam hem.”
“Ona mı güvenicez allah aşkına Cemil Abi? Yaparım diyomuş! Ama ne!” deyip gaza bastı. Biz de geceyi pansiyonun bahçesinde geçirdik. Cemil Amca annemin bu evi ne kadar uzun zamandır istediğini, ona anlatıp anlatıp nasıl çizdirttiğini, yattığım yerde gökyüzünü, yana dönünce de denizi görebileceğim bir ev istiyorum Cemil Abi deyip durduğunu çocukluğundan beri bininci kez anlattı Cemil Amca, ben de bininci kez daha yeni duyuyormuşum gibi heyecanlı heyecanlı dinledim.



“Adeliko kahvaltı hazır. Hadi kalk çıkıyoruz. Cemil Amcan da yeni birini bulup gelecek.”
“Anne bir duş alsaydım.”
“Yüzeriz.”
“İkisi aynı şey değil.”
“Evet yüzmek daha güzel. Hadiiii!”
Vardığımızda arsada iş makineleri başlarında da Mavi. Tamam dedim şimdi kızılca kıyamet kopacak. Ağzımı açmayacaktım, ne derse harfi harfine yapacaktım. İyi bir kız evladı olarak görevim bugün de buydu anlaşılan. Ama annem ilginç bir şekilde çok sakin görünüyordu ki bu daha kötüydü aslında.
“Ah bal kaymak alacaktım. Unuttum bak görüyo musun Adeliko?” Bal kaymak mı? Bu manzaranın karşısında annemin aklında ki şey bal kaymak mıydı yani? Bu gün hem eğlenceli hem de çok ilginç olacaktı .Kesin!
“Şu ileriye açalım masayı Adel’cim .” deyip iş makinelerinin tam karşı köşesini eliyle gösterdi. Arabayı park edip masamızı kurduk. “Stevyalımıymıs bu?” Kendi yaptığı çayın neli olduğunu bilmez mi insan? Konuşmak olsun işte. Kafasındaki konuşmaları durduruyordu belki de annem. Dünden eser yoktu annemde. Maviyi bize doğru gelirken görünce bir bardak daha çıkarmak için sepete uzanmıştım ki;
“İşçilere yetmez Adel’cim. “ dedi annem.
“Anne? Saçmalama. Yeterince çayımız var.”
“İşçilere kalmaz Adel.” diye yineledi gözlerini koca koca açarak.
“Günaydın.”
“Günaydın Mavi! Nasıl gidiyor?” diyebildim.
“İyi.”diyebildi adamcağız gözleri annemde.
“Adel'cim ben şehre inip geliyorum.” dediğinde annem o günün çok eğlenceli olacağından daha da emindim artık.
Mavi, “Günaydın İda.” dediğinde annem çoktan arkasını dönmüş arabaya yürüyordu.
“Mavi ne ilginç bir isim.”
“Gerçek adım değil tabii.
“Gerçek adınız ne peki?”
“Hatırlamıyorum.”
“O zaman Mavi gerçek adınız.”
“Galiba.”
Sonra uzun, ağır, vıcık vıcık bir sessizlik . Ah anne beni orada öylece bırakıp gitmek ne peki?
“Annem çok eğlencelidir aslında ama bu ev meselesinde çok heyecanlı ve biraz da tez canlıdır kendisi o yüzden olmaz,zor gibi şeyler duyunca ...” diye bir şeyler saçmalamaya başladım niyeyse. Annem bu dediklerimi duysa çok kızardı. Sanki onun bu yaptığına özür bulmaya çalışır gibi olmuştu. Aslında annemden alamadığım ve alamayacağım cevapları Mavi'den alabilirim diye düşünmüştüm. Ne bilim evet öyledir falan dese oradan doğru laf alabilirim belki diye ağzından ama Mavi benden akıllı çıktı ve “Öyle mi ?” dedi.



Öğleyi biraz geçmişti annem eli kolu dolu geri döndüğünde;
“Adel'cim işçilere çay ikram ettin mi?”
“Sordum. Birazdan, dediler.”
“Tamam, iyi olmuş. Yiyecek bir şeyler getirdim. Yemek yesinler ,sonra da çay ikram edelim.”
“Söyleyeyim de Mavi'ye işçileri...” dememe kalmadan cevabım gecikmedi.
“Evet, işçi abilerine söyle de yemeğe buyursunlar Adel!”
“Anne!?”
“Adeliko dediğimi yapacak mısın?” Sanki başka bir seçeneğim varmış gibi sormalar bir de bak sen bak, Ah anne!
“Böyle mı olacak anne?”
“Ne böyle mi olacak Adeliko?”
“Tamam anne ! Tamam!”
İşçiler sofraya oturmuş yemeklerini yerken, Mavi biraz ileride sigara içiyor bir yandan da elindeki planlara bakıyordu. Annem ise çok anlarmış gibi temel inşaatının etrafında geziniyordu.
“Değişik bir ev olacak bu hanım kızım.” dedi işçilerden biri. Sonradan adının Hüseyin olduğunu öğrenecektim ve kızı da üniversitede önce yurt, sonra ev arkadaşım ve nihayet en yakın arkadaşım olacaktı. “Benim de köyde ufak bi yerim var. Kızım okuyacam baba diyo, o yuzden kıpırdamıyorum hiç. Hele o bi okusun, ondan sonra yapıp böyle bir şey dinlenicem artık. Sakın yanlış anlama kızım yakınmıyorum. Babayım ben. Çalışıcam tabii. hele de kızım okucam demiş. Nasıl çalışmam? Seninle yaşıt o da. Yarın geleceksen getireyim onu da sana yarenlik etsin.”
“A ne güzel olur Hüseyin Abi. Getirir misin gerçekten?”
“Getiririm tabii. Yatılı okulda okuyo o. E yaz gelince arkadaşları gidiyo. Öyle dışarıdan da çok arkadaşı yok. Zaten olsun diye de derdi yok.” derken çantamın açık ağzından görünen kitaplara dergilere kaydı gözü. “Onun da zoru derdi kitap okusun. Bi de atmaz hiç. Kütüphane yapacakmış kendine.”
“Adi ne ?”
“Naz.”
“Ne güzel isim.”
“Erken doğdu. Hazırlıklı olun dediler. Hanım çok korktu bi şey olacak diye ama ben ilk baktığımda biliyodum bi şey olmayacağını ona. Öyle bakıyodu çünkü. Daha durucam ben der gibi. Bi yere gitmem der gibi. Sonra başlıyodu mızmızlanmaya. Hanım sana bunun nazı derdi. Biz de Naz dedik sonra ona. Ama güçlüdür sağlamdır kızım.”
“Yarın Naz da gelsin Hüseyin Abi.”
“Tamam kızım.”
Konuşmaya dalıp annemle Mavi'yi unutmuştum. Şöyle bir etrafa bakındım. Annemle Mavi yan yanaydı.Ne yapıp edip konuştuklarını duymam lazımdı.
“Hüseyin Abi, çay var. Lütfen çay da alın.” deyip termosla çay bardaklarını gösterdim. Sonra sinsi sinsi, geniş bir daire çizerek kepçenin arkasına saklanıp konuştuklarını dinlemeye başladım .Biliyorum çok ayıp ama annem bana başka bir yol bırakmamıştı. Annemin sırtı bana dönük, Mavi'nin de gözleri annemde olduğundan beni fark etmeleri mümkün değildi. Belli ki hiç konuşmamışlardı daha. Bir şey kaçırmamıştım yani. Sessizliği ilk annem bozdu.
“Ne sandın? Söylesene ne sandın?
Mavi sadece duruyordu.Öylece durmuş anneme bakıyordu. 
"Seni olduğun değilde olabileceğin adam için seçen birinin hep yanında kalacağını mı? Kolay olanı seçince her şey yolunda gidecek mi sandın? Olduğunu anca olabileceğinin hatırına seçenin hep duracağını falan mı? Ne sandın? Bütün bi hayatını birine yetmeye çalışarak geçirmeyi seçerken ne sandın? Bi insan önce olduğu kişi olarak kabul edilmeden sevilebilir mi sandın? Sahiplenilince seviliyo mu oluyo insan? Nesin sen masa mı? Birine seni seçsin diye dil döktükten sonra seni seçtiğinde gerçekten seçtiğinin sen olduğunu mu sandın? Ne sandın söylesene? “
Mavi hala duruyordu öylece.Annem derin bi nefes aldı,Mavi'ye döndü ve bence asıl merak ettiğini sordu bu kez;
Değdi mi?”
“İda.”
“İda demeyi kes. Cevap ver! Değdi mi?”
“Cevabı biliyorsun İda .Duymuşsun olanları.”
“Olanlar beni ilgilendirmiyor. Adını bile değiştirmene neden olacak şeyler olması benim değil senin sorunun. Ben sadece bunun cevabını istiyorum. Değdi mi? ”
“Değmedi İda. Değmedi! ”
“Şimdi topla her şeyi, herkesi git burdan.
“İda!”
“Git buradan Mavi. Bir şansın vardı bütün bunlara ortak olmaya ama sen seçmedin. Şimdi burada olmaya hakkın yok. Bir saat içinde ayrılın buradan. Bir daha da karşıma çıkma.”

Kepçenin arkasında öylece kalakalmıştım. Nasıl yani? Mavi bir daha gelmeyecek miydi? Ev ne olacak peki? Naz? Hüseyin Abi? Ah anne ah.
Sonra Cemil Amca'nın sesini duydum kepçenin diğer yanından;
“Adel bi çay içelim kızım sonrası gelir.”



Adel Burada Yaşamıyor ya da Tam Annemin Hayalindeki Kızım,
2015